Ne olursan ol Beşiktaş’a gel!
Geçtiğimiz sezon sonunda kimsenin anlama veremediği bir acele ile Beşiktaş’ın Çin’e gidişini, sonrasındaki bir iki cılız yorumu ve Fikret Orman’ın “globale açılma” vizyonu ile ilgili açıklamalarını dinledik. Herhangi bir pazarlama insanını tatmin ettiğini düşünmediğim bu süreç sonrasında Beşiktaş’ın transfer hamleleri, “come to Beşiktaş” çılgınlığı ve global bir domino etkisi göze çarptı. Çeşitli dış pazarlarda yapılan mini hareketler kulağımıza geldi bu süreçte ama hala derli toplu ve net hedefe giden bir aksiyon planına şahit olmadık. Şampiyonlar Ligi’nde alınan başarılı sonuçlar ve Cenk Tosun’un Premier Lig’e uğurlanması ile birlikte yeni bir şeylerin başladığı hissediliyordu ve bir süredir sadece lafta kaldığı için dudak bükülen -ki gerçekten de lafta kalıyordu- globale açılma vizyonu yepyeni bir reklam filmiyle sert ve sağlam bir adım atarak ciddiyeti herkese göstermiş oldu.
Öncelikle iç pazar dinamikleri üzerinden reklam filmini eleştirenleri kenara koyalım zira hedef kitle onlar değil. Slogan/mesaj üzerinden eleştiri yapanları da kenara koyalım, zira öyle dünyayı yerinden oynatacak bir mesaj kaygısı ve iddiası yok bu işin, bir futbol takımının kazandığı sempatiyi bir üst basamağa çıkarma gayreti var. #cometoBeşiktaş esintileri, üzerine gelen başarılar, sosyal medyada oluşan pozitif etki ve ülkemizin sentez yapısını en iyi yansıtan Rumi felsefesi. Hepsi birleşince ortaya çıkan şey bu reklam filminin de altyapısını oluşturuyor. Dolayısıyla filmi her yönüyle başarılı görüyorum.
Son olarak bence en önemli noktaya da değinelim. Fenerbahçe – Galatasaray rekabetinin arkasında kalan, her başını uzattığında tekrar geri dönmek zorunda kalmış Beşiktaş’ın ikili arasına girmek yerine başka bir kulvar seçip oradan ilerlemesi de yapılan en doğru hamlelerden birisi. “Dünyanın en büyük derbileri” listesine kafadan giren FB-GS rekabeti 2000 öncesi endüstriyelleşemeyen futbol için vazgeçilmezdir, dolayısıyla Beşiktaş’ın o ikili arasına girmesi imkan dahilinde değildir. Ancak o ikisinin arkasından dolaşıp bambaşka bir pencereden bakarak fiyatını katlama çalışmaları ve elde ettiği başarı takdire şayandır. Bugün itibariyle değerli olan, prim yapan, pazarlanabilen olgu Beşiktaş’tır. Fenerbahçe ve Galatasaray ise maalesef bir türlü bitmeyen mirası yemekle meşguller.
* Reklam filmini FIFA’dan Bleacher’a kadar bütün önde gelen kişi ve kurumlar yayınladı. Bu da başarının bir başka ispatı aslında.
* Reklam filmini izleyen herkesin aklında bir “global ajans işi” algısı oluşmuş olabilir, bu açıdan reklama hayat veren Muhabbet ekibini de kutlamak gerek. Çok temiz bir iş çıkarmışlar.
* Burada tek endişe noktası semazen kültürünün manevi altyapıdan uzaklaşıyor olması. Bunda Elif Şafak’tan restoran işletmecilerine, sünnet organizatörlerine kadar herkesin payı var tabi, Beşiktaş en geç dahil olan taraf.